Motosiklet de otomotive dahil
İstanbul geçen hafta ziyaretçilerini de, katılımcılarını da fazlasıyla memnun eden bir fuara ev sahipliği yaptı. Motosiklet pazarının temsilcileri, otomobilcilerin aksine fuara eksiksiz katıldılar. Bir zamanlar yılda 400 bin adetlik satış rakamlarına ulaşan Türkiye motosiklet pazarı, son yıllarda 160-180 bin adet bandında gidip geliyor. 2016 yılında Türkiye pazarı 143 bin seviyesinde gerçekleşti. Bu, bir önceki yıla göre pazarın yüzde 18 gerilemesi anlamına geliyordu. Çünkü 2015 yılında satılan miktar 165 bin adet seviyesindeydi. Motosikletçiler, otomobilciler kadar yüksek sesle ağlamadığından, yüzde 18 gibi büyük bir gerilemeyi kamuoyu neredeyse hiç duymadı. Otomotivin istihdam yarattığını, ciddi bir yan sanayiyi beslediğini bilmediğim sanılmıyordur herhalde. Ama buna rağmen motosikletin de Türkiye’de ciddi bir potansiyeli olduğunu, hatta otomotivin krizli yıllarında Honda’nın Türkiye’de motosiklet üretme planları yaptığını biliyorum, günümüzde Hindistanlı üreticilerin Türkiye üzerinden Avrupa’ya gitme planları olduğunu da. Türkiye gibi ulaşımın hem zor, hem de pahalı olduğu ülkelerde, motosikletin çok önemli olduğunu yıllardır yazıyorum. Hal böyleyken ülkemizde motosiklet üretiminin otomotiv sanayii strateji belgeleri içinde olmamasını ise anlamıyorum. Motosikletin trafik içinde sıkıntı yarattığı, sürücülerinin otomobil kullanıcılarını ‘rahatsız’ ettiği şikâyetlerini ise ciddiye almıyorum. Herkes biliyor ki Türkiye’de motosiklet sürücüleri de, otomobil sürücüleri de aynı kurumlar tarafından yetiştiriliyor. Yani eğer ortada bir yeteneksizlik varsa (ki bunun otomobil sürücülerinde daha fazla olduğunu her fırsatta görüyoruz çünkü karşı yönden gelen
araçların üzerimize düşmesi ihtimalinin çok yüksek olduğu bir ülkede yaşıyoruz) bu bütün sürücülere eşit dağılmıştır. Ama ciddi motosiklet sürücüleri, sürücü kurslarında zaten bir şey öğrenmediğinden, trafiğe çıkmadan önce, paralar harcayıp kendilerini geliştirmek için eğitim alırlar. Konu dağıldı, toparlayalım. Türkiye potansiyeli olan bir motosiklet ülkesidir. Devletin görüş alanı içine girip, iç pazarın büyümesini teşvik edecek önlemler alınsa, otomobil gibi kayda değer rakamlara ulaşılması mümkündür. Mesela işe 250 cc ile 600 cc arasındaki motosikletlerin ÖTV oranını, daha çok hobi amaçlı satın alınan 600 cc’nin üzerindeki motosikletlerin ÖTV’sinden ayırmakla başlanabilir. Böyle bir vergi kategorisi yaratıp, yüzde 17 gibi bir ÖTV oranı konsa, Türkiye’de bir motosiklet pazarı olduğu yeniden fark edilebilir.
Iktidar motorsiklet istemiyor galiba 1000 liralık sukutıra 1100 tl sigorta 200 muayeneye 100 de vergi niye motora binelim ki? Bisiklette bineriz onada vergi plaka sigorta çıkarmasalar …:).