Bir hobi faaliyeti olarak otomotiv
Geçen haftanın otomotiv endüstrisi açısından en önemli tartışması hiç şüphesiz otomotiv dışındaki bazı sektörlerde tüketici lehine getirilen alış verişi teşvik edici vergi indirimleriydi. Maliye Bakanı Naci Ağbal konuk olduğu televizyon programında Hakan Çelik’e ‘sektörle istişare içinde olduklarını ve ekonomiye katkıda bulunacak her türlü desteğe hazır olduklarını’ söyledi.
Bu açıklama hemen, tıpkı beyaz eşyada ya da tekne sektöründe olduğu gibi otomobile de hiç olmazsa referandum süresince geçici bir vergi indirimi geliyor gibi algılansa da, en soğukkanlı tepki sektörünün kendisinden geldi. Daha doğrusu tepki gelmedi. Sektör bir vergi indiriminin söz konusu olmayacağını çok iyi bildiğinden, tartışmalar birkaç internet sitesinin manşetlerine çıktıysa da, konu çabucak sündü ve gündemden düştü.
Ama bakanın söylediklerinde önemli bir ayrıntı vardı. Ağbal, ‘otomotiv sektörü temsilcileriyle görüşüyoruz’ dedi. Sektörün temsilcileri de görüşmeleri doğruluyor. Peki, bu görüşmelerde neler konuşuluyor?
Sektörle hükümet arasında neler konuşulduğunu bilmek için müneccim olmaya gerek yok. Türk otomotiv endüstrisi çok uzun süredir vergilerin yüksekliğinden şikayet etmeyi bıraktı. Eminim hiçbir temsilci ‘sayın bakan vergiler çok yüksek, biraz düşürsenize’ demiyordur da şunu mutlaka diyordur: “Vergi her ülkede artar, bizde de artması anlaşılabilir ama lütfen şu vergileri geceden sabaha artırmayın, bize stoklarımızı kontrol altına alabileceğimiz bir zaman tanıyın”.
Yine eminim ki yatırıma ilişkin yeni teşvikler de talep edilmiyordur. Çünkü alınabilecek her türlü teşvik zaten alındı, bu teşviklerin meyveleri de toplanmaya başlandı bile.
Yine sağda solda sıkça dile getirilen ‘hurda teşviki’ de konuşulanlar arasında değildir. En azından bu isimle konuşulmuyordur. Ama ömrünü tamamlamış araçların trafikten çekilmesinin sektörü nasıl canlandıracağı mutlaka anlatılıyordur. Ekonomik ömrünü tamamlamış bu araçların sadece trafiğe değil, fazla yakıt tüketimiyle cari açığa, eski teknolojileriyle önce çevreye sonra da trafik güvenliğine olumsuz katkılarından da mutlaka söz ediliyordur.
Üstelik bu araçların nasıl bir sistemle trafikten çekileceği, bu çekme işleminin nasıl teşvik edileceği, bu teşvik sonunda otomotiv endüstrisinin neler kazanacağı, maliyeye ne kadar maliyeti olacağı, ama buna karşın kamu gelirlerinin de artacağı mutlaka anlatılıyordur. Maliye bakanı da eminim sektörü can kulağıyla dinliyordur.
Bakanın ‘sektöre her türlü desteğe açığız’ açıklaması karşısında heyecanlanmayan otomotivciler, belli ki maliyenin yakın bir gelecekte, yüksek vergi ve kurun cazip olmaktan çıkardığı sıfır otomobilleri satın almayı yeniden düşündürecek bir dizi önlemi açıklamasını bekliyorlar.
Çünkü Türkiye’de otomotiv sektörünün gerek üretim, gerek ihracat, gerekse iç pazarda ulaştığı büyüklük böyle bir önlemin alınmasını artık zorunlu kılıyor.