Nerede o eski analog yıllar!
Geçen yüzyılın son yıllarında, 90’ların başında bir otomobil dergisi alıp, test sonuçlara baktığınızda neler görürdünüz hatırlıyor musunuz? Otomobil, güvenlik donanımında makaralı emniyet kemeri olduğu zaman yüksek puan alırdı mesela. Ya da fren mesafesi 40 metreyi geçmiyorsa pek methedilirdi. Araçların iç gürültüsü ölçülür, 70 desibele sessiz denilirdi. Çünkü TSE Türkiye’de üretilen araçların iç gürültüsünün en fazla 81 desibel olmasını öngörüyordu, 70 desibellik gürültüler fısıltı sayılıyordu.
Otomobil dünyası elektroniği henüz bugünkü manasıyla keşfetmemişti. ABS yeni yeni yaygınlaşıyordu, sürücü hava yastıkları kullanılıyor, yolcu hava yastığı içinse ekstra para isteniyordu. Patinaj önleme gibi sistemler lüks araçlarda sunuluyor, Mercedes A Serisi henüz geyik testine girmediği için ESP üzerine pek kafa yorulmuyordu. Otomobilde internet şöyle dursun, daha cepte telefon yoktu, trafik o zaman da sıkışıyordu ama sürücüler hiç olmazsa yola bakıyordu, bir de çarpışma testlerinden çok, otomobillerine spoyler yaptırmakla ilgileniyordu. Bir otomobil sahibi olmak, hangi otomobilin sahibi olunduğundan daha önemliydi. Otomobil sadece ayağı yerden kesmekle kalmıyor, şehirden kaçabilmek için gişelere ulaşmak ve çıkmak iki-üç saat sürmediği için, izafi bir hürriyet de vaat ediyordu.
Saatler, telefonlar, yayıncılık, su ve elektrik saatleri analogtu, birbirlerine mektup yazanlar bile vardı.
Küçük şehirlerde kızlar mahallede turlayan delikanlıların otomobil markalarını değil, plaka numaralarını bilirdi.
İlk iş senet sepet bir otomobil almaksa, ikinci sırada Paynır set almak gelirdi. Ona parası yetmeyenler içinse kısa sürede Yu-Ma-Tu imdada yetişmiş, sağlam da itibar görmüştü. Analog dünyada yuvarlanıp gidiyorduk, zaten o dünyada fazla matematik gerekmiyordu, üstelik biz matematikten çok, haylaz edebiyat sınıfı çocuklarıydık.
Peki, sonra ne oldu da, otomobil sahibi olmak yetmedi de, ‘hangi otomobilin sahibi olduğumuzu’ dert etmeye başladık, ben orasını kaçırdım. Çünkü yeni binyılda günler eskisinden daha hızlı akmaya başladı. İçinde telefonu olan otomobiller uzay filminden çıkmış gibi gelirken, uydu bağlantısı olanlar yerini sürücüsü olmayanlara bırakmaya hazırlanır hale geldiler.
Bu arada bütün bu gelişmelerin bir küçük satırı bile bizim ülkemizde olmadı. Biz satın alma sırasına girdik. Matematiği ise vergisi arttığı zaman hatırladık.
Çoğu zaman mutlu değiliz, çünkü en pahalı eşya bile kendinize biçtiğiniz değerden fazlasını katmıyor.
Hakan abi 90’lı yıllarda şahin marka ilk otomobilim aklıma geldi. Önden doğan görünümlüydü. İçinde suni deri koltuk, siyah cam filmi, dayım sağolsun bütün kapıları merkezi kilit yapmıştı, desi konuşan alarm vardı.. Teyibi hatırlamıyorum ama evde bolca kaset vardı. Çelik jantı da vardı. Hepn10 liralık benzin alıdım…. Çok anısı var bende…